Dünyadaki Önemli Tarihi Eserler

Dünyadaki Tarihi Yerler ile Dünyanın En Önemli Tarihi Eserleri Hangileridir Kısaca Hakkında Bilgileri sizlere sunmak istiyorum.

Dünyadaki En Tanınmış ve Önemli Tarihi Yapıtları

Mısır Piramitleri 

Dünyanın yedi mükemmelinden günümüze kadar erişen tek yapıt, Mısır’daki Keops Piramididir. Mısır’ın başkenti Mısırın başkenti yakınındaki Nil Nehrinin batısında bulunan Giza Yaylasında bulunmaktadır. Keops Piramidinin yanında biraz daha küçük olan Kefren ve Mikorinos piramitleri bulunmaktadır. Ayrı olarak, içlerinde prenseslere ve firavunun en yakın yardımcılarına ait mumyaların bulunduğu beş piramit daha vardır. Büyük Piramit de tecrübe et Keops Piramidi, M.Ö. 2800 senelerine doğru karar süren Mısır’ın 4. Sülale devri hükümdarlarından Keops’un kabiridir.
Topkapı Sarayı

İstanbul’da Sarayburnu sırtları üzerinde bulunan saraydır. Topkapı, Osmanlı padişahlarının Dolmabahçe Sarayı yapılıncaya kadar oturdukları saraydır. Fatih Sultan Mehmet vaktinde yapılmağa başlamış, gittikçe yeni bölümler ilave etmiştir. 1924’ten beri müze olarak kullanılan sarayda Fatih’ten Abdülmecit’e kadar bütün hükümdarlar oturmuştur. Sarayın etrafı surlarla çevrilidir. Kıyı kesimindeki surlar Bizans çağından kalmadır.

Versailles Sarayı 

Fransa’da, Paris dolaylarındaki saray ve müzedir. Önceleri Versailles’da, kral Louis XIII için yaptırılmış kolay bir av köşkü vardı. Erkek çocuğu Louis XIV tahta çıkar çıkmaz, oturma yeri olarak Versailles’ı seçti ve bütün asilleri Paris’ten uzaklaştırıp orada toplamağa karar vererek bölgenin yine tertip etmesini buyurdu.

Yerebatan Sarayı 

İstanbul’da önceden kalma büyük sarnıçtır. Yerebatan Sarayı isimiyle hatıralan Bazilika Sarnıcı, İstanbul’da Ayasofya ile Cağaloğlu arasında bulunan büyük bir sarnıçtır. Son zamanlarda de içinde su bulunan bu büyük kapalı sarnıç, şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere îlkçağ’da yapılmıştı. İstanbul, tarihin bütün çağlarında kuvvetli devletlerce hep ele geçirilmek istendiği için Bizans imparatorları şehrin bir hayli yerinde sarnıçlar yaptırarak abluka etme esnasında halkın su ihtiyacını karşılarlardı.

Avebury Dairesi 

Avebury dairesi, Stonehenge kadar iyi bilinmemesine rağmen daha tanınmış kuzeninin boyut ve yapı olarak cüceleşmış hali olarak idrak edebilir. 1665 senelerinde yazmış olan antik bilimci John Aubrey, Avebury için “bir katedralle karşılaştırıldığında köy kilisesi neyse, Stonhenge’in yanında Avebury de öyledir” demiştir. M.Ö.2700 senelerinde yapılmış olan bu yer, takriben 11.53 hektarlık bir alanı kaplar ve çapı çeyrek mildir; çevrenine tekinin ağırlığı doksan tona yaklaşan Sarsen taşları dizilmiştir.

Avrupa Megalitleri 

M.Ö. üçüncü binyıla ait taş daireleri ve dev abideler, İngiltere’ye hastır. Ancak Fransa’nın kuzeybatısındaki Karnak’da bulunan antik taş sıralarının da tarihi aynıdır. M.Ö. 3000 senelerinden evvelki birçok asır süresince batı Avrupa’nın hemen her yanında kabir yapıları yapılmıştır. Karnak bölgesinde çok sayıda örneğe ratlanmaktadır. Mesela Menec’de l.000 metreden uzun paralel taş sıraları görülmektedir ve her birinin ucunda İngiltere’deki gibi taş dairelerine ait ispat eder vardır.

Keops Piramidi 

Keops Piramidi veyahut diğer isimiyle Büyük Piramit, Giza Platosu’ndaki diğer sekiz piramidin arasında yaklaşık 30’uncu enlemde Nil Nehri’nin deltası üzerinde bulunmaktadır. Mısırlılar’ın mimari başarısında yüksek bir noktayı göstermektedir. Ancak nasıl yapıldığı ya da hangi firavunun yaptırdığı ile ilgili fazla bilgi yoktur. Antik Mısırlılar, kendi vakitlerindeki muasırlıklar içinde en geniş kayıtları tutuyorlardı. Ancak Giza’daki piramitler acayip suskunluklarını savunmaktadırlar. Ne koridorlarını dolduran hiyeroglifler, ne de rastgele bir kayıt, nasıl yapıldığına değin bilgi vermektedir

Amfiteatrlar ve Arenalar 

Daire biçiminde, izleyici yerleri basamaklı tiyatro. Roma’da Coliseum veya Flavianus amfiteatrı. Milattan sonra 1. yüzyılda yapılmıştır. 100 000 kadar seyirci alırdı. Amfiteatron veya amfiteatr denilen bu yapı Romalıların buluşudur, Eski Yunanlılara has değil. Romalılar tarafından, gladyatör kavga etlerini olası olduğu kadar çok sayıda seyirciye sunma emeliyle yapılmıştır. Taştan, çok büyük ve öylesine sağlam yapılardır ki, bunların birçoğu bugüne kadar kalabilmiştir. Roma’da Coliseum, bunların en ehemmiyetlisidir. Fransa, İtalya, ispanya, Türkiye, Yunanistan’da da güzel örnekleri vardır.

Bayezit Külliyesi 

Sultan Bayezit ll’nin Edirne’de yaptırdığı Bayezit Camii ile buna bağlı medrese, şifahane v.b.’den oluşan yapıtlar topluluğu. Sultan Bayezit Camii ve külliyesi 1484-1488 senelerinde Mimar Hayrettin tarafından yapıldı. Külliyenin bütünü 100 kadar kubbe ile kaplıdır. Caminin kubbesinin çapı 22,55 metredir, yanıbaşında küçük avlulu bir medrese ve biraz açığında geniş avlulu bir şifahane vardır. Sultan Bayezit II bu külliyenin idaresi için 167 görevli atamıştı.

Paskalya Adası 

Şili’nin batısında Büyük Umman’ta ada. Yüzölçümü 179 kilometrekare. Bu volkanik ada ismini, Hollandalı Jacob Roggeveen tarafından 1772 seneyin Paskalya günü keşfedilmiş olmasına borçludur. 1888’den beri Şili’ye aittir. Polinezya Adaları’nın en doğusunda bulunan Paskalya Adası, dünyanın en ıssız, aynı vakitte en esrarengiz beldelerinden bindir. Bilginler, bu adanın ilk halkının Güney Amerika’dan mı, Polinezya’dan mı geldiğini daha keşfedemediler. Bu insanlar her halde olağandışı gemicilik niteliklerine sahiptiler, zira adaya en yakın kara 2000 kilometre uzaktadır.

Selimiye Camii 

Edirne’deki ünlü Türk camii. Kanunî Süleyman’ın erkek çocuğu Selim II tarafından Edirne’de ünlü mimar Sinan’a yaptırılan Selimiye Camii, selâtin camilerinin en tanınmış kişilerinden biridir. Yapımı 1569’dan 1675’e kadar 6 sene sürmüş ve yaptıran padişahın isimiyle anılması için de Selimiye isimi verilmiştir. Mimar Sinan bu camiyi yaparken o vakte kadar hiç bir mimarın muvaffak olamadığı bir işi muvaffak olmuş, evvelki büyük cami ve kiliselerde görülmemiş bir ustalıkla bütün camiyi tek bir kubbeyle örtebilmiştir.

Beçin Kalesi 

Milas – Ören karayolunun 5. kilometresinde, Milas Ovası’na hakim takriben 210 metrelik düz doruklu bir tepenin üzerindedir. 14. asırda bölgeye hakim olan Menteşe Beyliği’nin başkentliğini yapmıştır. Beyliğin merkezinin buradan Balat’a taşındıktan sonra da yerleşim devam etmiştir. Tapu kayıtlarına göre 18. asra kadar Milas’ında bağlı olduğu bir kaza merkeziydi. Daha sonra ehemmiyetini yitiren yerleşim 60’li senelerde terkedilmiştir. Antik Mylasa şehirinin merkezinin burası olduğuna konusunda tezler de ileri sürülmektedir.

Euromos 

Halk arasında Ayaklı denilen kalıntılar Milas – Söke karayolunun 13. kilometresinde, Selimiye Bucağı yakınlarındadır. Bugünkü karayolu, antik kentin içinden geçmektedir. Yörede Mylasa’dan sonra en ehemmiyetli kent olmasına karşın Helenistik dönemden önceki tarihi hakkında fazla bir bilgi yoktur. Kıyıya uzak bir kent olmasına rağmen MÖ 5. yüzyılda Atina önderliğindeki Delos Birliği’ne katılan kent, MÖ 201 – 196 tarihleri arasında Büyük İskender’in egemenliği altında yaşadı.

Kefren Piramidi 

Kefren Piramidi, grubun ortasında yer alan piramittir ve birçok istikametten komşularından geri kalmaktadır. Büyük Piramit’in güneybatısında bulunur ve özgün yüksekliği 143.51 metredir. Temeldeki kenar uzunlukları vasati olarak 215.26 metredir. Büyük Piramit gibi, pusulanın temel istikametlerine oturtulmuştur fakat aynı meblağlılığı göstermemekte ve maksimum 6 dakikalık bir sapma yapmaktadır. Taş işçiliği de Büyük Piramit’in yanında zayıf kalmaktadır. Ancak, yeniden de etkileyici bir yapıdır.

Gizemli Maya Sarayı 

2.000 yıl önce Kuzey Guatemala’daki Cancuen Sarayı’nda oturan Maya kralları, ülkeyi buradan yönetirlerdi. Ancak Maya Krallığı M.S. 840 yılında ekonomik çöküşe bağlı olarak yıkıldığı vakit, yağmur ormanları, krallığın bulunduğu bölgenin üzerini örterek yüzyıllarca muasır dünyanın açgözlü yağmacılarından gizledi. Arkeologlar, bu bölgede orman dokusunun altında Maya Krallığı’nın bulunduğunu 1905 yılından beri biliyorlardı, ancak kazılarda çok ehemmiyetli bir kalıntı bulacakları hiç akıllarına gelmiyordu.

Sfenks 

Başı firavun, gövdesi aslan şeklindeki Sfenks’in, Kefren’in başı ve onun ruhu ile tüm kabristan komleksini savunduğuna inanılır. Gizeh’in tabii kireçtaşlarından yapılmış olan Sfenks’in, geçen yıllar boyunca kimi parçaları çöl tabanının üstüne düşerek dağılmıştır.

Kukulkan Piramidi 

İspanyalı tarihçisi Diego Garcia de Palacio, 1576 yılında Maya şehirlerinden biri olan Copan hakkında: “Burada bir zamanlar büyük bir şehrin varlığını ispat eden olağanüstü tapınak kalıntıları bulunuyor. İnsan, böylesine ilkel insanların geçmişte bu denli güzel yapıları nasıl yaptıklarım anlayamıyor” diye yazmıştı. Copan, öylesine çok sayıda piramit, saray, yol ve kanallarla tertip etmiş bir şehir ki!. Onun için bu insanları ilkel diye adlandırmaya kalkacak olursak, İspanyalı tarihçisinin düştüğü çıkmaza saplanıp kalmak kaçınılmaz olacaktır.

Babil’in Asma Bahçeleri 

M.Ö. 450’li yıllarda tarihçi Herodot “Babil, yeryüzünde bilinen bütün diğer şehirlerin görkemini aşar.” demiştir. Herodot, şehrin dış duvarlarının 80 kilometre uzunlukta, 25 metre kalınlıkta ve 97 metre yükseklikte olduğunu ve 4 atlı bir arabanın dolaşmasına uygun olduğunu belirtmiştir. İç duvarlar, dış duvar kadar kalın değildi. Duvarların içinde som altından yapılmış büyük heykeller bulunan kaleler ve tapınaklar vardı. Şehrin içinde tanınmış kişi Babil Kulesi vardı. Bu kule, Yaradan Marduk’a yapılan bir tapınaktı ve cennete erişmek için göğe doğru yükseliyordu.

Artemis Tapınağı 

Bizanslı Philon “Babil’in asma bahçelerini, Olimpos’taki Zeus Heykelini, Rodos Kolossusu’nu, yüksek piramitlerin kudretli işçiliğini ve Mausoleus’in kabrini gördüm. Fakat bulutlara doğru yükselen Efes’teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümünün gölgede kaldığını hissettim.” diye yazmıştı. Tanrıça Artemis hesabına ilk türbe M.Ö.800’lü senelerde Efes’teki nehrin yakınındaki bataklık kıyıya yapılmıştı. Bazen Diana da tecrübe et Efes tanrıçası Artemis, Yunan Artemis’iyle aynı değildi. Yunan Artemis’i av tanrıçasıydı.

İskenderiye Feneri

Mısır’da İskenderiye Limanı’nın karşısındaki Pharos Adası üzerine yapılmıştı. Romalılar Mısır’ı ele geçirdikten sonra burada Ptolemaios (Batlamyus) olarak hatıralan bir devlet kurmuşlardı. İnşaası M.Ö. 285-246 seneleri arasında süren Fener, bu devletin ilk iki kralı Ptolemy-Batlamyus-Soter ve Ptolemy tarafından yaptırılmıştı. Kuralı ile beraber 135 metre yüksekliğinde olan fener, beyaz mermerden yapılmıştı. Tepesinde bulunan, tunçtan yapılmış büyük bir ayna 70 kilometre uzaklıktan görülüyor ve limana giren gemilere kılavuzluk ediyordu.

Mausoleum 

Plinius’un bildirdiğine göre, dünyanın yedi mükemmelinden biri sayılan Mausoleum, M.Ö. 350 de Mausolos için karısı Artemisia tarafından yaptırılmıştır. “Değişik cephelerin süslemeleri ve mükemmelliği birbirini taklit eden değişik sanatcılar tarafından ele alındı. Leochares, Bryaxis, Skopas ve bazılarının düşündükleri gibi Timotheus’un sanatlarının elit mükemmelliği o yapıya dünyanın yedi mükemmeli arasında ün kazandırdı.” Antik yazarlardan Vitrivius böyle söylüyor. Romalı tarihci Plinius’a göre pteron kare şeklindeydi ve etrafında 36 tane ion stili sütun vardı.

Zeus Heykeli 

Daha önceki vakitlerde Yunanlılar’ın en büyük şenliği, “Tanrıların Kralı Zeus” onuruna tertip eden Olimpiyat Oyunlarıydı. Bugünkü Olimpiyat oyunlarına benzeyen bu müsabakalarda Anadolu, Suriye, Mısır, Yunanistan ve Sicilya’dan atletler yarışırlardı. Olimpiyatlar ilk sefer M.Ö. 776’da başladı. Oyunlar 4 senede bir tertip ediyordu ve Yunan şehir devletlerinin bütünlüğünü sağlamaya yardımcı oluyordu. Yunanlılar, Yunanistan’ın batı kıyısında Peloponnesus tecrübe et bölgedeki Olimpos’ta Zeus hesabına bir tapınak yaptırmışlardı.

Rodos Heykeli 

Rodos’un ilk sakinleri olan Dor’lar, Argos’tan gelen denizci bir kavimdi ve güneş tanrısı olan Helios’a taparlardı. Dor’lar Rodos’ta en parlak devrini M.Ö. 3. yüzyılda yaşayan bir uygarlık kurdular. Mısır ve Fenike’nin ürünlerini alıp satarak zengin oldular. Adayı kültür-sanat merkezi, güzel konuşma ve felsefe okulu haline getirdiler. Dor’lar, Makedonya Kralı Demetrios’la yaptıkları bir savaşı kazandıktan sonra, zafer abidesi olarak ve tanrıları Helios’a şükran borçlarını ödemek için, Rodos limanının girişine büyük bir Helios heykeli yaptılar.

Louvre Sarayı 

Haçlı Seferi’ne çıkmadan önce Philippe Auguste, Paris etrafına bir sur yaptırdı ve kale bedeninin Sen Irmağı süresince uzanan zayıf noktasını bir burçla desteklenmiş bir kaleyle pekiştirdi. Krallığın serveti, silâhları ve arşivleri bu burçta muhafaza ediliyordu. Şatoya Louvre isimi verildi, çünkü kurt (loup) avı için hayvanların yetiştirildiği bir eski köpek evinin yerine yapılmıştı. XIV. yy.da yeni surların yapılması sırasında Louvre, askeri görevini yitirdi; Charles V burayı bir istirahat ve inziva yeri haline getirdi: binaları yeniledi, kitaplığını da bir kuleye yerleştirdi.. 

LÜTFEN YORUM YAPINIZ ARKADAŞLAR EMEK İÇİN..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hasta olunca ne yapmalıyız

Kick Boks hakkında bilgi